20 Aralık 2010 Pazartesi

Bebeğinizin Zekasını Arttıran 25 Öneri !

Bebeklerde zeka gelişimi

Çocukların bir çok şeyi sizi izleyerek öğrendiğini unutmayın ve ona iyi örnek olun. Bunun yanı sıra onun zeka seviyesini yükseltmek için şu önerileri de dikkate alırsanız yararlı olur...
1. Onunla konuşun. Çocuklarınızla konuşmak ve onları dinlemek yapabileceğiniz en önemli iki şeydir. Kimse onunla konuşmazsa konuşmayı öğrenemez ve kimse onu dinlemezse beyni pratik yapamaz; dolayısıyla iletişim kurmayı beceremez. Konuşun, sizinle iletişim kurmaya yaşamının her döneminde ihtiyacı olacak! Araştırmalara göre, bebeğinizle konuşma şekliniz diğerlerinden farklıdır ve bebeğiniz de konuşmayı sizin sözlerinizden öğrenir. Beyin gelişimine sizin anne şefkati dolu sözleriniz faydalıdır.

2. Şarkılar söyleyin. Bebeğinizle şarkılar söyler, güler, şakalaşırsanız çocuklarınız daha erken konuşur.

3. Nesneleri anlatın. Ona bazı nesneleri isimlendirip tarif edin, diğer nesnelerle karşılaştırın, ne işe yaradıklarını açıklayın. Sizi pür dikkat dinlediğini fark edeceksiniz!

4. Arka plandan gelen sesleri kesin. Televizyon ya da radyonun sesi çok açıksa siz ve bebeğinizin dinleme ve konuşma eylemlerini engeller.

5. Çocuğunuz konuşurken bütün dikkatinizi ona verin. Sırtınızı dönmemeye çalışın, diz çöküp göz kontağı kurun.

6. Ona bir şeyler okuyun. Çocuğunuza bir şeyler okumak, dilini öğrenmesini sağlar, algılarını, dikkat genişliğini artırır. Bu yüzden kitapları hayatınızın bir parçası haline getirin, çocuğunuzu uyuturken mutlaka ona okuyun. Çocuğunuzun ilgisini çekmeye başladığında harflerin şekillerini göstererek okuyun, böylece bazı çocuklar okumayı 3 yaşından itibaren öğrenebilir.

7. Müzik çalın. Her ne kadar klasik müziğin çocuğunuza daha parlak bir zeka sağladığı ispatlanmadıysa da, müzik onun zihinsel ve duygusal gelişimini zenginleştirecektir. Bazı insanlar müzik ve matematik yeteneğinin birbirleriyle alakalı olduğuna inanır. Oysa çalışmalar, müzisyenlerin matematikte birçok insandan farklı ya da daha iyi olmadığını gösterir. Çocukların matematik yeteneğine sahip olmasında daha çok ailelerin kitaplar ve iletişimle sağladığı öğrenme cesareti önemli bir rol oynar.

8. Çocuğunuzu uyuturken ona şarkı söyleyin. Bu hem çocuğunuzun daha rahat uyumasını, hem de tekrar ile kelime hazinesini geliştirmesine yardımcı olur.

9. Müzik eşliğinde diğer şeyleri de öğretin. " 1- 2 -3 işte yıkıyoruz ellerimizi 4- 5- 6 şimdi diş fırçalama zamanı..." gibi melodiler çocuğunuzun konsantre olmasına ve kelimeleri hatırlamasına yardımcı olur.

10. Çocuğunuzun sevdiği müziği seçmesine izin verin. Ve davullar, ziller kullanarak gürültü patırtı çıkarmasına bir süre katlanın.

11. Bırakın boyasın. Çocuklarınızın boya kalemleri ve oyun hamurlarıyla vakit geçirmesine engel olmayın çünkü bunlar el becerilerini artırır ve sanatsal bir şekilde kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur.

12. Mutlaka beğenilerinizi sunun. Yaptıklarına iltifat edin ve onları herkesin görebileceği bir duvara asın.

13. Sanatsal faaliyetler için malzemeler bulundurun. Yumurta kutularını atmayın, alışveriş paketlerini saklayın, tuvalet kağıtlarındaki ruloları da kesmek ve yapıştırmak için kullanın. Değişik kolajlar yapmak için parktaki yaprakları toplayabilir ve duvar kağıtlarının parçalarını çocuklarınız için saklayabilirsiniz.

14. Sayıları hayatınızın bir parçası haline getirin. Matematiği ne kadar erken öğrenirse, o kadar rahat eder ve kendine olan güveni artar. Merdiven basamaklarını saymak gibi ufak adımlarla başlayın.

15. Sayıları melodik bir şekilde öğretin. "Beşten sonra altı nerde kaldı kahvaltı, altıdan sonra yedi kedi ciğeri yedi" gibi.

16. Büyük küçük gibi niceliklerden bahsedin. "Masadaki tabakları sayabilir misin?" "Büyük olanı mı yoksa küçük olanı mı istersin?" gibi sorularla başlayabilirsiniz.

17. Oyuncaklar ve oyunlar yardımıyla sayıları öğretin. Buzdolabına yapıştırılan mıknatıslı sayılar, küvete atabileceğiniz köpükten yapılmış olanlar, sayılarla ilgili yapbozlar ya da Monopoly'nin çocuklar için olanlarından alın.

18. Bazı şeyleri parçalara bölerek sayıları öğretin. Yiyecekleri küçük parçalara ayırın ve o parçaları çocuğunuzla birlikte sayın.

19. Televizyonu asla bir bebek bakıcısı gibi kullanmayın. Çünkü o çocuklarınızla iletişim kurmakta sizin yerinize geçemez.

20. Aynı videoyu ya da DVD'yi sayısız kere izlemesi sizi endişelendirmesin. Tekrar etme çocuğunuz öğrenmesine yardım eder.

21. Gezin ve öğrenin. Bir parka, kütüphaneye ya da mağazaya yapılan gezilerde çok şey öğrenebilirsiniz.

22. Ara sıra aktivitelerinizi değiştirmeyi deneyin. Diğer çocuklarla oynamasını, onları ve ailelerini düzenli olarak görmesini sağlayın.
                                                                                                                                     


kaynak:çocukgelişimi.org

19 Aralık 2010 Pazar

Anaokulu uyum süreci



    Okul öncesi dönem çocuğunuzun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi açısından yaşamında çok büyük bir yer tuttuğunu biliyor muydunuz?  Bu dönemde çocuğunuzun  kişiliğinin %80 i oluşmaktadır. Bu nedenle anaokulu döneminde ilk sosyalleşme sürecini yaşayan çocuğunuzun bu dönemi sağlıklı geçirmesi çok önemlidir.
Anaokuluna alışma dönemi bazı çocuklar için çok sancılı geçmektedir. Çocuğun ilk güven duyduğu obje annedir, sonrasında baba ve bakımı ile ilgilenen anneanne, dede, hala vb kişilerdir. Alıştığı kişilerden sonra başka insanlara güvenmek, dış dünyaya açılmak çocuk için zor bir süreç olacaktır. Bu sürecin zor geçtiğini en çok gözlemlediğimiz aile yapıları aşırı koruyucu- kollayıcı tutum sergileyen anne  ve babalardır. Bu tip ailelerde çocuk bireyselleşmeyi sağlayamaz çünkü çevresindeki kişiler yoğun endişelerinden dolayı ya da o henüz küçük diye  buna bir türlü  izin  vermemektedir. Büyüyen her çocuk bireyselleşmek için çaba gösterir, çevresini merak eder, dokunur, yürümek için çaba gösterir ve yürür, yürüyerek ulaşabildiklerinin sayısı artar ve daha çok merakı artar, istediklerini yapmak için sizinle inatlaşır ve kendini ortaya koyar, tüm bunlar çocuk için bir bireyselleşme çabasıdır.

Çocuğun anaokuluna başlama sürecinde sadece çocuk değil annenin de duygusal olarak hazır olması gerekir. Çocuğun ayrılırken duygusal olarak annenin üzüntü ve kaygısını hissetmesi anaokuluna uyum sürecini zorlaştırmaktadır. Çoğunlukla karşılaştığımız durum annelerin çocuklarının ağlamalarına dayanamadıkları noktada onları anaokulundan alma davranışı göstermeleridir. Bu tutum çocuğun gelişimi için oldukça tehlikeli bir durumdur. Bu nedenle annenin duygusal olarak bu kısa süreli ayrılık sürecine hazır olması ya da iki tarafın ayrılık anksiyetesi yaşamaması için kurum psikoloğu ile birlikte hareket edilmesi gerekir.
Anaokulu öncesinde uyum sürecini kolaylaştırmak için  oyun grupları oldukça yararlı olmaktadır. Kısa sürelerle başlayan ayrılıklar zamanla daha uzun sürelere yayılmakta ve çocuğun endişesini azaltmaktadır.
Anne – babanın çocuğun  içinde bulunduğu yaş itibariyle ayrılık kavramına zihinsel olarak hazır olmadığının farkında olması gerekir. “Sadece 1 saat oyna sen ben hemen gelicem ” ya da  “ Eve kadar gidip gelicem “ ifadesini bir yetişkin gibi algılayamaz,    “annem beni bırakıp gitti, bir daha gelmeyecek” olarak algılar ve yoğun endişe yaşar . Bu nedenle anaokuluna uyum sürecinde ilk günlerde annenin de okulda kalması yararlı olacaktır. Çocuk anneyle aynı sınıfta durma ihtiyacı duyuyorsa o  oyun oynarken anne bir köşede kitap, dergi vs okuyabilir, zamanla uzaklaşma ve güven çalışmalarına devam edilmesi yararlı olacaktır. Annesinin okulda olduğunu hisseden çocuk kendini daha rahat hissederek oyunlara katılacak  ve birlikte olduğu öğretmenine, arkadaşlarına  güven duyacaktır. Anne ve öğretmen birlikte hareket etmeli  ve zamanla anaokulundaki gereksinimlerin karşılanması anneden öğretmene geçmelidir.Öğretmenine güven duyan bir çocuk zamanla annenin  yokluğundan kaygı duymayacak, okula- arkadaşlarına uyum sağlayarak sağlıklı bir sosyalleşme süreci geçirmiş olacaktır.
Uzun süre okula adapte olamayan ve yoğun kaygılar yaşayan bir çocuğun anaokuluna gitme konusunda zorlanmaması gerekir. Çocuğun duygularının  ve  okulla ilgili düşüncelerinin çok iyi algılanması gerekir. Bu çocuk için travmatik bir olay olabilir ve farklı psikolojik problemler yaşamasına zemin hazırlayabilir. Bu çocuğun henüz okul yaşamına hazır olmadığını gösterir. Böyle bir durumda bir uzmanla hareket edilmesi daha sağlıklı olacaktır.
Anaokulu seçerken bir takım noktalara özellikle dikkat edilmesi gerekir. Anaokulunu seçerken çocuğun fikrinin alınması birincil şarttır. Orayı sevmesi ve kendini orada iyi hissetmesi önemlidir. Anaokulunda verilen eğitimin kaliteli olması , personelin konu ile ilgili olarak iyi yetiştirilmiş olması, hijyen ve güvenliğin sağlanması, kurumda bir psikolog bulunması da dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Size düşen görev ise öğretmeni ve diğer anaokulu çalışanları ile iletişimizi sürekli olarak sürdürmeniz ve birlikte hareket etmeniz.                          


ÇOCUK ŞARKILARI

SAYILAR
Benim adım 1 dir
Ben hep tekim dünyada
Benimki de 2 dir
İki dedim baksana
Kardeşimin adı 3
İnceleyip baksana
4 ve 5 te peşimde
Kuyruk gibi baksana
6,7 (alkışlarız)
Hani 8,9,10
Hey bom bom.

18 Aralık 2010 Cumartesi

ÇOCUKLARDA KARDEŞ KISKANÇLIĞININ SEBEPLERİ !

Çocuklar bir kardeşlerinin olmasını isterler, ancak kardeş doğumu ile de yoğun bir kıskançlık yaşamaya ve anne babaları zorlamaya başlarlar. Önceleri sürekli kardeş isteyen bir çocuğun bu isteği gerçekleştikten sonra neden kardeşini kıskandığı, hatta ona düşman gibi davrandığını anlamak zor olmalı. Oysa bu çocukların süreklilik göstermeyen, değişken olan isteklerini yansıtan, dolayısıyla onların doğasıyla ilgili ipucu veren bir özellikleridir. Bu nedenle çocuk için diğer önemli kararlarda olduğu gibi kardeş isteğinin gerekliliğine de anne ve babanın karar vermesi gerekmektedir. Annenin beden ve ruh sağlığı, ailenin ekonomik gücü, doğacak çocuğun bakımına ilişkin sorumlulukların paylaşılması bu kararı belirleyecektir.

Kardeş kıskançlığına gelince; kıskançlık insanoğlunun en doğal, en evrensel duygularından birisidir. Kıskançlık sevilen kişinin başkasıyla paylaşılmasına katlanamamak olduğuna göre, sevginin bulunduğu her yere girer. Sevgililer arasında belirli bir ölçüyü aşmadığı sürece, sevgi gülünün dikeni sayılır. Ancak bu doğal duygu insanı kemiren bir tutku olmaya başlayınca, sevgiyi gözeten bir duygu olmaktan çıkar, sevgiyi yok eder. Çocuk için en değerli varlık anne olduğuna göre onu başkalarıyla paylaşmak kolay, dayanılır bir duygu değildir. Sevgilisini başkasının kolunda gören bir erkekle, annesini, kucağında "yabancı" bir çocukla gören kardeşin duyguları pek ayrılık göstermez. Anne sevgisini yitirme korkusu, daha yeni bir kardeş geleceğini öğrendiği anda içini sızlatmaya başlar.

Kardeş doğumu bu ve diğer nedenlerle çocuk için zorlayıcı bir yaşam olayıdır. Gebeliğin ve yenidoğan çocuğun annede oluşturduğu bedensel güçlükler ve yorgunluklar, çalışan annenin zamanının önemli bir bölümünü çocuk bakımına ayırması gibi nedenler eve gelen bu yabancı yüzündendir. Gelen çocuğun cinsiyetinin farklı olması, beceriksizliği, yoğun bir ilgi ve bakıma gereksinimi olması onun daha çok sevildiği şeklinde yorumlanmakta ve kıskançlık artmaktadır. Annenin yenidoğan bebekle birlikte oluşacak güçlüklerini hafifletebilmek için çocuğun kreşe verilmesi ya da odasının ayrılması gibi değişiklikler de bu duyguyu artıracak, yeni uyum sorunlarına neden olacaktır.

Çocukla kardeşi arasındaki yaş farkı ne kadar azsa kıskançlık o denli büyük olmaktadır.Henüz anneye gereksinimin sürdüğü 3 yaşından küçük çocuklarda anne ilgisinin azalması sonucu yeni kardeşe tepkisi büyük olacaktır. İkinci ya da üçüncü kardeşi kabullenme daha kolay olmaktadır.

Kardeş kıskançlığı doğal bir duygudur, sevgi ve kıskançlık-nefret ara ara yoğunlaşarak zaman içinde yoğunluğunu kaybeder. Kardeşini sevmek zorunda değildir. Olumsuz duygular anlayışla karşılanmalı ve bu duyguları belirtmesi yüreklendirilmelidir (beni de uğraştırıyor, ara sıra ben de kızıyorum, beceriksizliği yüzünden ona çok zaman harcıyorum, seni sevmediğimi düşünme, eskisi kadar seviyorum, ben de kardeşim doğduğunda kıskanmış, böyle düşünmüştüm). Anne-baba bebeği, çocuğun önünde gösterişli bir biçimde okşayıp sevmekten kaçınmalıdır.
Çocuklar eve gelen yabancıya farklı tutumlar sergileyebilir; -sevgi gösterilerinde bulunabilir (annenin kendisinden tümüyle uzaklaşmaması için onun yanında yer alır) -abartılı sevgi gösterileri (alttaki duyguları ele veren davranışlarla birliktedir; kardeşinin yanağını okşarken biraz fazla sıkar, ağlatacak ölçüde kucaklar, kaza ile yere düşürür) -etkilenmemiş gibi davranma (bebekle ilgili görünmeyen huysuzluklar, hırçınlıklar, tutturmalar, isteği yapılmadığında ağlama, tepinme)                                                                                                       
 KAYNAK:çocuk psikolojisi                                                                                                                 


  

17 Aralık 2010 Cuma

Çocukları Bilgisayarla Ne Zaman Tanıştırmalıyız?


Dünya çapında pek çok araştırmacı ve uzmanların yaptığı çalışmalar ışığında, 3 yaşından önce çocukların bilgisayar kullanmalarının uygun olmadığı anlaşıldı. Bilgisayar dünyayı tanımada, eğitiminde yeterli değil.3 yaş altı çocuklar vücut, göz, kulak, el, bacakları gibi uzuvlarıyla kendilerini ifade ederler, öğrenme yolu budur. Bir hareketi tekrar tekrar yapmalarına rağmen sürekli hareket odaklarını değiştirirler.Bilgisayar gibi sabit statik bir sistem 3 yaş altı çocuklar için uygun değildir.Bilgisayar bu dönemdeki çocukların iyi birer birey haline gelmelerinde, becerilerini geliştirmelerinde iyi bir seçenek değildir.Emeklemek, yürümek, arkadaş edinmek, konuşmak çocukların dünyayı tanımasındaki en iyi yollardır.

Çocuk Gelişimine Uygun Bilgisayar Aktiviteleri

Beklenmedik bir şekilde bilgisayarlar gelişime uygun olmayan yollardan kullanıma girmiştir. Birçok çalışma şunu gösterdi ki, okullar teknolojiye ulaşma yöntemlerini arttırmaya çalışsa da birçok öğretmen geleneksel yollara devam etti. Yani öğretmenler çocukların temel eğitim ve becerilerini geleneksel klasik yollardan ayrılmadan kazandırdılar.Eğitimcilerin yapmış olduğu diğer bazı araştırmalar benzer şu sonuca ulaştırmıştır.”Biz erken çocukluk çağı eğitimcileri olarak şuan bilgisayarları ne amaçla kullanıyorsak bunu yani bu yanlış kullanımı azaltmalıyız. Bunun pek çok örneği var, tepegözü yazı tahtası gibi kullanan öğretmenler, bilgisayarı playstation gibi kullanan eğitimciler oldukça yoğun. Bu yanlış kullanım düzeltilmelidir.Yapılan diğer bir yayında şu vurgulanmıştır ki bilgisayar güçlü deneyimler ışığında hazırlanmış programlar içerdiğinde çocukların eğitimi üzerinde çok olumlu etkiler oluşturmaktadır. Çocuklar bilgiye özgürce ulaşmakta, bunu kendi istedikleri gibi kontrol edebilmekte, çocuklar ve öğretmenler eğitimin içinde interaktif bir şekilde bulunmaktadır. Yani öğretmenler birebir eğitime cesaretlendirilmeli ve bilgisayarı daha güçlü fikirleri öğretmede kullanmalıdır.3-4 yaş grubu için kullanılan yöntemlerle anaokulu ve ilkokul 1.-2. sınıftakilere verilecek eğitim yöntemleri farklıdır.

Bilgisayar Ve Okul Öncesi Dönem

3-4 yaşındaki çocuklar bilgisayarı keşfetmeye hazır haldedirler ve birçok ana okulu öğretmeni; bilgisayar merkezlerini , eğitim için değerli birer aktivite merkezi olarak görmektedirler. Zamanlama çok önemlidir.Çocuklar keşfetmek ve öğrenmek için yeteri kadar zamana ihtiyaç duyarlar.3-4 yaşındaki çocuklar çeşitli seçenekleri tıklayıp bir sonraki adımda ne olacağını görmek için çok müsaittirler.
Sadece 1-2 özel kelime çocukların bir sonraki arzuladıkları hedefe ulaşmaları için neye ihtiyaçları olduğunu hatırlatmaya yeterlidir. Bir anlamda öğretmenler çocukları argo bir ifadeyle gaza getirirler. Çocuklara minimal bir yardım sağlamak bilgisayarı başarıyla kullanabileceklerini onlara gösterir.Yani çocuga surekli yardım etmemize gerek yok. Adımları kendisi atabilmesi için fırsat vermeliyiz.Ek olarak çocukların ne yaptığını araştırarak, öğretmenler çocuklara bilgisayar kullanımı geliştirici ve öğretici soruları çocuklara yöneltebilirler.

Anaokulu Ve İlkokul İlk Yıllarındaki Çocuklar İçin Bilgisayar

Anaokulu ve ilkokula yeni başlamış çocuklar için gelişimlerine uygun programlarla donatılmış bilgisayarlara ulaşmak çok önemlidir. Çocuklar farklı bilgisayar kullanımları( farklı amaçlara yönelik) arasında tercih yapabilecekleri seçeneklere ihtiyaç duyarlar. Ek olarak anaokulu öğretmenleri bilgisayarı öğrenme objeleri ve aktivitelerini beraberce içeren bir kullanımı daha çok tercih etmelidir. Örneğin dil becerilerini geliştirmek için bir arkadaşına yada akrabalarına ClarisWorks For Kids(bir yazışma programı) veya benzeri bir program kullanarak mektup gönderebilirler.Öğretmenler tarafından seçilmiş , uluslar arası üst kurumlarca onaylanmış programlar seçilerek çocuklara karşılaştırma ve araştırma yeteneklerini geliştirici programlar bu dönemde sunulmalıdır.Bu; çocuklara farklı kaymaklar arasında tercih yapmayı, bu bilgileri birbirine entegre edebilmeyi çalışma grupları kurarak sorumluluk almayı, hedefe ulaşmayı sağlayacak problemleri çözmeyi ve arkadaşlarıyla iletişim kurmayı sağlayacaktır.

Bilgisayar Kullanımın Yararları

Araştırmalar şunu göstermiştir ki 3-4 yaş aralığındaki bilgisayar kullanan çocuklar, bilgisayar kullanmayanlara göre aktivitelere katılımda , sözlü ve sözsüz iletişimde genel bilgi düzeyinde , uzun sureli hafızada ve el becerilerinde, özet çıkarmada önemli derecede gelişimsel kazanıma sahiptir. Bu yaş grubundaki çocuklarda bilgisayardan yararlanma oranı çocukların bilgisayara nasıl nve ne sıklıkta kullandıklarıyla birebir olarak ilişkidedir. Bilgisayar kullanımının potansiyel yararlarının başında; artmış motor beceriler, gelişmiş matematiksel düşünme ve yaratıcılık, kritik düşünme testlerinde başarı ve uluslar arası sınavlarda yüksek dereceler olma yetisini çocuklara vermektedir. Ek olarak bilgisayar, çocukların kendilerine güvenini, sözlü iletişimini ve kooperasyon becerisini arttırmaktadır.
                                                                                                     



KAYNAK:baktabul.net

ÇOCUK VE RESİM

Resim, psiko-pedagojik açıdan çocuğu bize tanıtmaya yarayan bir ölçüt olduğu gibi, onun zeka kişilik ve yakın çevre özelliklerini yansıtan bir ifade aracı olarak da büyük bir önem taşır.

Her çocuk büyük belirli bir kas olgunluğuna eriştikten sonra, kağıt üzerinde bir takım çizgi ve figür denemelerinde bulunur. Bireysel zeka ve kişilik faktörlerinin yanı sıra, çocuğun çevreyle olan etkileşimi ve günlük deneyimleri, onun çizgisini başka çocuğun çizgisinden ayrılmasını sağlar. Çocuk bize resmiyle adeta kendisinin bir parçasını yansıtmakta, olaylar hakkındaki duygu düşünce ve görüş biçimlerini dile getirmektedir.


Küçük yaşlarda sözcüklerden daha güçlü bir anlatım aracı olan resim, bize çocuğun iç dünyası ve büyüme süreci hakkında önemli bilgiler verir. Çocuğun ben merkezci bakış açısından uzaklaştığını, geniş bir çevrenin üyesi olduğunun farkına vardığını, resim yoluyla anlayabiliriz.


Resim, kolay bir anlatım aracı olması nedeniyle, sınırlı sözcük bilgisine sahip bir çocuk için, kendisi ile dış dünya arasında iletişimi sağlayan bir araçtır. Resim çocuğun iç dünyasını keşfetmek için oldukça ideal, projektif bir tekniktir. Çocukların çoğunluğunun resmi sevmeleri ise bu tekniğin kullanımını kolaylaştırmaktadır.


Çocuğu kolay halde gözlemleme ve tanıma olanağı vermesi açısından, “ oyun” ortamı gibi resim etkinliğinin de önemi büyüktür.

Bu nedenle çocuğa “karalama” evresinden itibaren kağıt-kalemle buluşma olanağı hazırlanmalı, dilediği şekilde özgürce çizmesi konusunda çocuk cesaretlendirilmelidir.

Resim etkinliğinin yararları nelerdir? Resim etkinliğinde ana-babanın katkısı nasıl olmalıdır?


Resim, çocuğun küçük kas gelişimine, göz-el l,koordinasyonuna, bedensel, motor ve bilişsel gelişimine yardımcı olur, Ayrıca, çocuğun zeka gelişiminin bir göstergesi, kişilik özelliklerinin ve iç dünyasının bir dışarı vurumu olması nedeniyle tanı ve sağaltım işlevlerini de görür. Bütün bunların dışında, örneğin geometri gibi bazı derslere de dolaylı katkı sağlar.


İşte böylesine önemli bir etkinlikte ana-babanın başlıca rolü, malzeme sunmak ve resim etkinliğine teşvik etmek olmalıdır.


Resim faaliyetlerinde okula ve öğretmene düşen görevler nelerdir?


Çocuk, resim aracılığıyla, kendi dünyasını en kestirme yoldan, yalın bir anlatışla yansıtır. Çocuk resminde önemli olan, çizimin çocuğa özgü bir yorumu olmasıdır.


Başta öğretmen olmak üzere, tüm yetişkinlerin görevi ise, çocuktaki bu “saflık” ve “çocuk çalık”ı bozmamak, onu basmakalıpçılıktan korumak olmalıdır. Çocuk ne boyut ne de renk konusunda yönlendirilmeli, ürünlerini özgürce ortaya koyabilmelidir. Bunun yanı sıra, dersinin, en az Matematik ve Türkçe dersleri kadar önemli olduğu unutulmamalı, resim dersinde, resim yerine başka bir ders işlenmemelidir.


Zaman zaman bazı anne ve babalar, 3-4 yaşlarındaki çocuklarının resimlerine yardımcı olmaya, örneğin bir elmanın nasıl çizildiğini onlara öğretmeye çalışırlar. Bunun herhangi bir sakıncası olabilir mi?


2-4 yaşlarına rastlayan karalama evresindeki gelişimin, belirli bir düzen içinde olduğu görülür. Başlangıçta kağıdın üzerine gelişi güzel konan işretler şeklinde görülen karalama, zamanla yetişkinler tarafından tanınabilecek düzeyde çizgilere dönüşür. Bedensel ve coşkusal gelişimin bir yansıması olan bu faaliyetlerden haz duyan çocuk, var gücüyle karalamasına devam eder. İşte giderek görsel kontrole sahip olmaya başlayan ve yarattıkça bağımsızlığını elde ettiğinin bilincine varan çocuk için, anne-babanın, ‘bir elmanın nasıl çizildiğini öğretmeye çalışması’ şeklindeki yardımı, duygusal bir kırıklığa neden olabilir. Çünkü karalama faaliyeti, kendi başına çocuğa haz veren bir uğraştır. Anne-babanın karalama faaliyetindeki bir çocuğa ilgi göstermesi kuşkusuz yararlıdır; ancak bu, çocuğun faaliyeti yönünde olmalıdır. Anne-babanın yönlendirmesi, çizme olanağı hazırlama ve malzemeyi kullanmaya cesaretlendirme şeklinde olmalıdır.                                                        

KAYNAK:

YAVUZER, HALUK, Çocuğu Tanımak Ve Anlamak, İstanbul, (say 74-75) 

3-4-5-6- YAŞ ÇOCUKLARI PSİKOMOTOR GELİŞİMLERİ

3 – 4 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi

Baş ve işaret parmağimi kullanarak küçük nesneleri toplayabilirim.
8 adet dügmeyi delikli bir kutuya atabilirim.
8 adet küple kule yapabilirim.
6 adet silindir şeklindeki çubuklari oyuklarina yerleştirebilirim
4-5 adet boncuğu bir ipe yerleştirebilirim.
Modele bakarak üç blokla köprü yapabilrim.
Yardimsiz kalem tutabilirim.
Modele bakarak (x,+,O,&127;) şeklini çizebilirim.
Gösterildiğinde dikey ve yatay çizgileri taklit edebilirim.
Daire içinde gözleri, ağzi ve burnu olan bir yüz resmi çizebilirim.
Bir şeklin sinirlarini taşirmadan boyayabilirim.
Makasi düz olarak tutabilir ve yardimla makas kullanabilirim.
Yapiştirici kullanarak bir şekli kağida yapiştirabilirim.
Patates vs. gibi baski çalismalari yapabilirim.
Yoğurma maddelerini kullanarak değişik şekiller oluşturabilirim.
Bir kağidi ikiye katlayabilirim.
Sivilari bir kaptan diğer bir kaba boşaltabilirim.
Büyük Kas Gelişimi
Oyun oynarken çömelebilirim.
Tek ayağimin üzerinde beş saniye durabilirim.
Parmak uçlarima basarak ileri doğru bir metre yürüyebilirim.
Tek ayağimla siçrama hareketi yapabilirim
Çift ayakla dört kez öne doğru siçrayabilirim.
Merdivenlerden inip çikabilirim.
Yardimsiz kaydiraktan kayabilirim.
Salincakta sallanabilirim
Bir bardak suyu dökmeden taşiyabilirim
Orta büyüklükte bir topu atabilir, yere vurarak siçratabilir, kollarimla yakalayabilirim.
Yardimsiz üç tekerlekli bisiklete binebilirim.
Öne doğru takla atabilirim.
Yerde sürünerek ileri doğru gidebilirim.

4-5 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi
Tek gözüm kapali iken yerdeki küçük nesneleri toplayabilirim.
On küple kule yapabilirim.
Beş adet blok’ u tren şeklinde dizebilirim.
Model gösterildiğinde kare, arti, çarpi, üçgen, V, T, H, D şekillerini çizebilirim.
Üç kisimli adam resmi ve basit bir ev resmi çizebilirim.
Sinirlari belli bir yol üzerinde soldan sağa, yukardan aşağiya, sağdan sola doğru elimi kaldirmadan çizgi çizebilirim.
1′den 5′e kadar olan sayilari kopya edebilirim.
Ufak bir makasla sekil kesebilir ve başka bir kağitta bulunan ayni şeklin üzerine yapiştirabilirim.
Model gösterildiğinde bir kağidi üç kere katlayabilirim.
Büyük Kas Gelişimi
Tek ayağimin üstünde durabilirim.
Bir denge tahtasi üzerinde yürüyebilirim.
Parmak ucuma basarak koşabilirim.
Tek ayağimla siçrama hareketi yapabilirim
Yardimsiz on basamaği ayak değiştirerek çikabilir ve inebilirim.
Atilan küçük bir topu dirseklerimi kullanarak tutabilirim.
Müzikli halka oyunlari oynayabilirim.
Üç tekerlekli bisiklete binebilirim.
Müziğe göre hareket edebilirim.
Hareket halinde büyük bir topu ayağim ile durdurabilirim.
5 – 6 YAŞ GRUBU PSİKOMOTOR GELİŞİM
Küçük Kas Gelişimi

Model olunduğunda ayakkabi bağciğiyla duğum atabilirim
Anahtarla kapi kilidini açabilrim
Nokta nokta verilenbir resmin noktalarini birleştirebilirim
6 kisimlı bir adam resmi çizebilirim ve eksik çizilmis bir adam resmini tamalayabilrim
Söylendiğinde yatay,dikey, arti, çarpi,daire,üçgen,kare, dikdörtgen şekillerini çizebilirim
1′den 10′a kadar olan sayilari kopya eebilrim
Labirent bulmacalari tamamlayabilrim
Bir kağidi dörde katlayabilirim
Gösterildiğinde bir kareyi üçgen şeklinde katlayabilirim
Bir kavanozun kapağini açip kapayabilirim
Tahta çekiç ile tahtaya çivi çakabilirim
Büyük Kas Gelişimi
Tek ayağimin üzerinde 10 saniye durabilirim
Sözel yönlendirmelere göre degişik hizlarda ve yönlerde yürüyebilirim
Öne doğru taklalar atabilirim
Beş kez üst üste eğilerek dizimi büküp kaldirabilirim
Ayaklarim tutulduğunda ellerimin üstünde yürüyebilirim
Tek ayağimin üstünde sicrama hareketi yapabilirim
Kendime doğru atilan topu tutabilirim
Müzikli dairesel oyunlar oynayabilirim
Koşarken yerdeki nesneleri toplayabilirim
Ziplayan topu yakalayabilirim
Her iki elimle de bir nesneyi veya bir eli, kuvvetle sıkabilirim
Parmak uçlarima basarak iki metre kadar koşabilirim                                                                                  


KAYNAK:ziranbula.com

HAVA BASINCI

Malzemeler:
Bir pet şişe, sıcak su ve çaydanlık
Peki yukarda ki deneyle ne öğreneceğiz?
Hava ısındığı zaman, havayı oluşturan moleküllerin hareket enerjisi yani kinetik enerjisi artar. Bulundukları kabın her yüzeyine çarparak o yüzey üzerinde bir basınç oluştururlar. İnik bir topu güneşe koyduğumuzda şişmesi veya araba tekerleğinin kışın hareket etmeden önce inik fakat hareket ettikçe , sürtünme sonucu açığa çıkan ısı ile şişmesi bu olaya dayanır.Dünya yer küresini saran bir atmosfer vardır. Bu atmosfer dünya üzerindeki her cisme bir basınç uygular .Biz bu basınca atmosfer basıncı diyoruz.
Yukarıdaki deneyi şöyle yapıyoruz. Çaydanlıkta ısıttığımız suyun bir kısmını pet şişenin içine döküyoruz. Daha sonra tüm kısımların bu sıcak sudan etkilenmesi ve içerdeki havanın ısınıp hareketinin artmasını sağlıyoruz. Bu sayede içerdeki basınç artmış ve oda koşullarında pet şişe içinde bulunması gereken hava moleküllerinden daha az bir hava molekülünün pet şişe içinde kalmasını sağlıyoruz. Daha sonra pet şişenin ağzını kapattığımız zaman pet şişe içinde kalan hava miktarı dolayısıyla basıncı azalmış oluyor. Dış basınç olan atmosfer basıncı içerdeki havanın basıncından büyük olduğu için , iki basınç eşitleyinceye kadar pet şişeye baskı uygular. Dolayısıyla pet şişe büzülür, hacmi de azalır. Pet şişenin iç basıncı bu sayede atmosfer basıncına eşit hale gelir.
Şu soruların cevabını bulup , sınıf arkadaşlarımıza soralım:
İçi tam olarak su dolu bir bardağın, ağzına kağıt kapatıp hızla ters çevirdiğimizde bardaktaki suyun dökülmeme sebebi ne olabilir ?
Yukarıdaki aynı deneyi deniz seviyesinde ve deniz seviyesinden 100 metre yukarda yapmış olsaydık aynı fiziksel değişimi pet şişede gözlemleyebilir miydik?                                                                                      

KAYNAK:okulonceciyiz .biz

YUMURTA YÜZER Mİ?

DENEY
Gerekli Malzemeler:Büyükçe bir cam bardak,yumurta,ılık su,tuz
1)Bardağı ılık su ile doldurun.Yumurtayı bardağın içine koyun ve gözlemleyin.Yumurta bardağın neresinde?
2)Bardaktaki suya 1 kaşık tuz ekleyip karıştırın.Bu şekilde tuz ekleyip karıştırmaya devam edin.Yumurtayı gözlemleyin.Bir değişiklik oldu mu?
Sonuç:Suyun içine tuz ekleyip karıştırdıkça yumurta bardağın içinde yükselir.Suda yeteri kadar tuz olduğunda da suyun üzerinde yüzmeye başlar.                                                                                                                  

Kaynak:okul öncesi forum

Kümes Oyunu


Çocukların sayısı kadar yuvarlak çizilir. Bunlar kümes olur. Her yuvarlak, bir çocuğun iki ayağını alacak genişlikte olur. Öğretmen, her çocuğa bir kümes hayvanı adı verir. Tavuk, kaz, ördek, hindi, vb. Çocuk sayısı çok olduğu için her hayvandan 5-6 çocuk olabilir.
Oyun başlayınca, her kümes hayvanı kendi kümesinde durur. Öğretmen, onlara adlarını söyleyerek seslenince, kümeslerinden çıkarlar, ya serbestçe gezinirler, yada öğretmeni izleyerek gezinirler. Bu sırada da öykünme yaparlar. (tavuk gibi, ördek gibi yürürler.)
Örneğin : Öğretmen, “tavuklar” diye seslenince, tavuklar çıkar, gezinirler. “Ördekler” diye seslenince, ördekler çıkar gezinirler, vb. Gezintinin bir yerinde öğretmen ; “kurt geliyor kaçın” diye bağırır. Çocuklar kaçışırlar, kümeslere girerler. Her çocuk bir kümese girecektir. Kimsenin belirli bir kümesi olmaz. Herkes en yakın kümese girer. Bir kümese iki çocuk giremez.
Çocukların kurttan kaçtığı sırada, öğretmen de bir kümese girer, bir çocuk açıkta kalır. Açıkta kalan çocuk, oyun yinelenirken, öğretmenin yerine geçer, oyunu yönetir. Sonra o bir kümese girer, bir çocuk açıkta kalır, bu kez de o çocuk oyunu yönetir. Oyun böylece sürer.

MİKROP

Mikrop çıkmış yürümüş, yürümüş…(Sağ elin baş parmağı sol kol üzerinde yürütülür.)
Bir evin açık kapısından içeri girmiş. (Avuç ortasına gelinir.)
Bir de bakmış merdivenler var,
Başlamış çıkmaya. (Parmaklardan çıkılır.)
Üst kata çıkınca, kapıyı vurmuş. (Elin üst kısmına diğer elle vurulur.)
Tak… tak… kim o ? (Çocuk sesi verilir, sağ baş parmak sallanır.)
Ben. Bay mikrop. (Sağ elin baş parmağı mikroptur.)
Ne istiyorsun? (Çocuk sesi verilerek diğer baş parmak sallanır.)
Seni hasta etmeye geldim. (Mikrobun sesi verilir.)
Yaa… Beni hasta edemezsin. (Hayır anlamında baş iki yana sallanır, işaret parmağı saklanır.)
Bol bol uyudum, (Uyuma hareketi yapılır.)
İyi gıdalarla beslendim, (Eller ağza götürülerek yeme hareketi yapılır.)
Temiz bir çocuğum, (Vücut gösterilir.)
Aşı da oldum, (İşaret parmağı ile, iğne yapma hareketi yapılır.)
Beni hasta edemezsin. (Baş iki yana sallanır.)
Ben gidiyorum. (Mikrop merdivenlerden ıh, ıh diye parmaklardan indirilir.)
Annesi sabunlu su ile temizlik yapıyormuş,
Mikrobun ayağı kaymış, yuvarlamış, (Yuvarlanma hareketi yapılır.)
Kendisini kapının dışında bulmuş. (Eller sallanarak dışarıyı gösterme işareti yapılır.)

5 Aralık 2010 Pazar

Çocuk Eğitimi ve Çocuğun Ruhsal Yönü

Çocuk eğitimi 
Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocuk yetiştirmek ise  en kutsal, en büyük, en zor ve hayat boyu devam ettirilmesi gereken en önemli sanattır. Gelecek açısından düşünüldüğünde bu konunun önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılmaktadır. Daha doğacak çocuk anne karnında iken anne babaların kafasında bir çok soru işareti oluşur. Kız mı erkek mi olacak ? Sağlıklı doğup büyüyecek mi ? Ailemizde ve günlük hayatımızda  nasıl bir değişiklik olacak ? İleride nasıl bir insan olacak ? okul başarısı iyi olacakmı ? Nasıl bir meslek sahibi olacak ? Hayatta başarılı olacak mı ? ve buna benzer yüzlerce soru ile çocuğu beklemeye koyulurlar .  Bütün bu soruların ve bazı bilinmeyenlerin yanısıra çocukların psikososyal gelişimini ve  kişilik gelişimini doğru yönlendirmek  anne babaların en önemli görevlerinden biridir. Bu görevin tam ve eksiksiz olarak yapılması ise her açıdan  çok önemli ve bir çok yönden zordur. Her ne kadar doğuştan ve genetik olarak alınan özellikler olmasına karşın, her çocuğun ayrı bir fiziksel yapısı,  kişilik özelliği, davranış paterni, psikososyal özellikleri, anlayışı, duygusal yapısı, zeka kapasitesi ve ruhsal gelişimi  bulunmaktadır. Bütün bu özellikler, aile ortamı ve devamlı değişen çevre şartları ile etkileşince ortaya bir çok yönü  ile anne babadan  farklı bir biyopsikososyal yapı ortaya çıkmaktadır. 
Çocukları anlamak
Çocukların genel davranış özelliklerini tam olarak anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek onların psikososyal gelişimini yönlendirmek açısından çok önemli bir noktadır. Anne babaların çocukların ruh dünyalarına inmeden yönlendirme ve eğitim gayretleri, çoğu zaman hedefine ulaşmaz .Anne babalar her gün birlikte oldukları, günlük aktiviteleri birlikte yaptıları çocuklarını bazen tam olarak tanıyama- makta ve onların psikososyal gelişimini iyi yönde yönlendireme- mektedir.  Bazı anne babalar, çocuklarının sadece fiziksel bakım- larına yönelik beslenme, barınma, sağlık problemlerini gözetip onların olaylar karşısındaki düşüncelerini, tepkilerini, yorumlarını, üzüntülerini, sevinçlerini, ruhsal yönlerini gerektiği kadar  hesaba katmazlar. Kişisel görüşme ile haberleştiğimiz Amerikalı acil müdahalelerde bulunan  bir sağlık mensubu şu yakınmaları dile getirerek endişelerini belirtiyordu  '' acil sağlık müdahaleleri yaparken olaylardan çocukların etkilendiğini ve bazı psikolojik problemlerin oluştuğunu görüyorum, anne babalara veya bakım veren kişilere çocukların sıkıntılarını bahsettiğimde, onların bana cevabı onlar çocuk ne olacak ki şeklinde oluyor.  ben buna dayanamıyorum ve çok üzülüyorum, çocuklarında  ruh dünyası var  '' .Gerçekten de bazı zamalar günlük olaylar ve gelişmelerin arasında çocukların olaylar karşındaki ruhsal tepkisi en son akla gelektedir.
Çocuğa ayrılan vakit
Her anne baba çocuklarının gelişimi ve onların ruhsal yönleri ile çok ilgilendiklerini söyler ama kendi kendilerine oturup ''çocuğuma bu gün ne kadar vakit ayırdım ?'' diye sorduklarında, kendilerini tatmin eden cevabı çok azı alır. Amerikalı bir profesörden aldığım bir bilgiye göre A.B.D. de yapılan istatistiklerde bir babanın çocuğunu günlük görme süresi 7 saniye  olarak bulunmuş . Yani aynı çatı altında yaşayan birbirinden apayrı, ayrı dünyalarda  insanlar . Peki bu durum hangi sonuçları getirir ? yani anne babaların çocuklarının ruhsal yönü ve psikososyal gelişimi ile ilgili eksiklikleri hangi sonuçları doğurur ?. Bunun cevabını düşündüğümde her biri ayrı bir ''gelecek '' olan çocuklar ile ilgili çok karamsar düşünceler aklıma gelmektedir. Bu nedenle bu konuyu ileri bir tarihte, ayrı bir başlık altında incelemek istiyorum .   
Hatta 2000li yıllarda bırakın ruhsal gelişimi yönlendirme ve mevcut ruhsal sorunları, dünyada milyonlarca çocuk kötü bakımdan, basit sağlık sorunlarından, kazalardan, salgın hastalıklardan, anne baba ihmaline bağlı nedenler ile hayatını kaybediyor.
Ruhsal gelişime etkiler
Herbir çocuğu ayrı bir dünya olarak kabul edip, onların ruh dünyasına inebilmek, ancak eğitim, anne baba bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi ile olacaktır. Ayrıca aile yapısının güçlendirilmesi, aileye sunulan imkanların artırılması, ailenin sosyokültürel ve sosyoekonımik açıdan desteklenmesi, çocukların yaşadıkları ortamların, çevre imkanlarının, devletin sağlayacağı imkanların çeşitliliği ve kalitesi bu sorunların oluşması ve sürecinde etkili olabilmektedir .
Çocuk eğitiminde çocuğun gerektiği şekilde yetiştirilmesi ve onun topluma hazırlanması, büyük ölçüde  anne babanın hayatın ilk gününden itibaren çocuk ile ilgilenmesi, onun ile karşılıklı etkileşimi, ona değer vermeleri, kişilik yapısına saygı duymaları, ona yeterince vakit ayırmaları, onun bakım, beslenme ve korumasını sağlamaları, sevgi ihtiyacına karşılık vermeleri, ideal bir aile ortamı hazırlamaları, ona karşı  ideal tavırları, tepkileri, tutumları  etkili olmaktadır . Burada etki tepki prensibini hatırlatmak yerinde olur, anne babanın direk çocuğa yönelik veya gün içerisinde ki  herhangi bir  davranışı, sözü, tavrı, tepkisi ve yorumunun çocuk üzerinde bir mutlak bir etkisi olacaktır. Ve bu etkinin çocukta yansımaları  iyi veya kötü yönde görülecektir .Aynı şekilde çocuğun her konuşması, davranışı ve yorumuna anne babanın tepkisi de çocuğun kişilik gelişiminin şekillenmesine neden olmaktadır.Yani çocuğu yanlış bir şey yaptığında ve bunu tekrarladığında sessiz kalan bir ebeveyn dolaylı olarak  '' ben bu davranışı destekliyorum '' mesajı verir. Diğer taraftan çocuğun olumlu davranışını onaylamayan bir ebeveyn çocuğa yine dolaylı olarak '' bu davranışın benim için  önemli değil, olsa da olur olmasa da '' mesajını verir. Bununla birlikte  görmezlikten gelinen tekrarlayan hatalar giderek büyür, olumlu davranışlar ise giderek azalır .Çocukları her an kontrol etmek her yaptıkları konusunda haberdar olmaya çalışmak çocuğu ruhsal gerilime itebileceği gibi, diğer yandan  çocuğu kontrolsüz ve kendi halinde bırakmakta çocuğun önü alınamayan davranış problemleri geliştirmesine zemin hazırlayacaktır. Bu iki kutbun ortasında hareket alanı ideal olanıdır.
Burada hemen şunu belirtmek gerekir ki günümüz iletişim ve etkileşim toplumunda çocuğun gelişimi konusunda anne babalar üstlerine düşen her türlü görevi yapsa bile akraba çevresi, okul ortamı, arkadaş ve sosyal çevresi, dişarıdan gördükleri, duydukları da gelişim ve ruh sağlığı açısından çok önemli olmaktadır. Anne babalar bazen kendileri haricinde oluşan etkiler konusunda  oldukça çaresiz kalabilmektedir. Yani hem ev içerisinde çocuğa gereken yönlendirme, hem de onun ev dışında psikososyal gelişimine kötü yönde etkide bulunacak etkenlerden koruma, ikisini de sağlamak ideal gelişim açısından gerek ve yeter şart olmaktadır . 
Yapılması gerekenler
Anne babaların çocuklarının normal bir şekilde psikososyal gelişimini sağlamak ve uygun eğitimi vermek için yapmaları gereken şeyleri  şu şekilde sıralayabiliriz : Dengeli eğitim ve yönlendirme,Anne babanın kendi aralarındaki söz ve davranış birliği, Çocuğa karşı aşırı hoşgörü veya aşırı disiplin uygulamalarından kaçınmaları, olaylar ve ilerleyen süreç içerisinde çocuğa yansıyan davranışlar olarak tutarlı olmaları  ve zaman aşımından doyayı farklı farklı tepki vermemeleri, Çocuğa tepkilerinin yersiz ve abartılı olmaması, Güzel ve faydalı şeylerde çocuğun davranışlarının onaylanması, Hatalı durumlarda uygun bir şekilde cezalandırılmaları, Yapılan yanlışları sonucunda  sadece kızmak değil nedenini mantık çerçevesinde açıklamaları ve ona doğru olan hedefi vermeleri  , Onlara her yönüyle  değer vermeleri, Kişilik yapılarına saygılı olmaları, Onlara söz hakkı tanımaları,  Sevildiklerini hissettirmeleri, Onlara güven duygusunu aşılamaları, Sosyal ve psikolojik gelişimini yakından takip etmeleri, Gösterilen davranış problemlerine karşı duyarlı olmaları, zamanında ve erken müdahaleyi sağlamaları  , Kendi psikolojik sıkıntılarını çocuklara yansıtmamaları, onlardan gelişim ve kapasitelerinin üzerinde beklentiye girmemeleri, Onlara yeterince zaman ayırmaları, Onların sosyal çevrelerinin farkında olmaları  şeklinde özetlenebilir.

 

3 Aralık 2010 Cuma

Gebelikte bebeklerde zeka gelişimi nasıl yükseltilir ?






Sample Image

Gebelik döneminde ne kadar balık tüketilmesi gerektiği her zaman merak konusu olmuştur. ‘Bebeklerin beynini geliştiren omega-3 yağları için daha çok balık yenmeli mi?’ ya da ‘Bebekleri beyni zehirleyen civadan korumak için balık yemeyi sınırlandırmam mı gerekir?’ gibi sorular kafaları meşgul eder.
Ancak balığın faydalarını gösteren bilimsel veriler her geçen gün artıyor. Harvard Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre; haftada en az 3 porsiyon balık yiyen gebelerin bebekleri daha zeki oluyor. Bu çocuklar, deniz ürünlerini tercih etmeyen annelerin bebeklerine göre yüzde 30 daha fazla gelişim kaydediyor. Üniversitenin çalışmasını sayfalarına taşıyan US News&World Report dergisi, anne adaylarının yüksek oranda civa içeren tuna gibi balıklar yerine; somon ve ringayı tercih etmelerini önerdi. Kalıtsal genlerin bebeğin zeka düzeyini belirleyen en önemli faktörlerden biri olduğuna dikkat çeken uzmanlar, annelerin bazı önlemlerle bu gelişime katkıda bulunabileceğini vurguluyor.

Bebeklerde zeka düzeyini yükseltmenin yolları

Omega-3 alın: Hamile ve emziren annelerin, bebeklerinin beyin gelişimini maksimuma çıkarmak için haftada en az 340 gr. balık (somon, sardalye, çiroz gibi) yemeleri gerekiyor. Bazı takviye edilmiş ve güçlendirilmiş besinlerde de omega-3 bulunuyor.

Gebelik boyunca aktif olun: Egzersiz yapmak fetusa giden kan dolaşımını artırır ve besinlerin, oksijenin daha etkili bir şekilde taşınmasını sağlar. Ne kadar egzersiz yapabileceğinizi doktorunuza danışarak belirleyin.

Tiroitlerinizi kontrol ettirin: Anne karnındaki bebeklerin erken dönemde yeterli miktarda tiroit hormonu alması, beynin düzgün gelişimi için gerekli. Yapılan araştırmalar, yeterince aktif olmayan veya çalışmayan tiroitlere sahip annelerden doğan bebeklerin diğerlerine göre daha düşük IQ’ya sahip olabileceğini ortaya koydu.

Stresi azaltın: Gebelik sırasında eşinizle tartışmalar yaşıyorsanız, bundan kurtulmaya gayret edin. Çünkü bu bebeğinizin zekasında olumsuz etki bırakabilir. Bilim adamları yüksek oranda salgılanan stres hormonunun plasentaya kadar ulaşıp bebeğin beyin gelişimini etkilediğine inanıyor ve baba adaylarının da bebeğin gelişiminde önemli bir rolü olduğunu vurguluyor.

Mümkün olduğunca uzun süre emzirin:
Harvard’da yapılan bir araştırma, en az 10 ay boyunca emzirilen bebeklerin 18 aylık olduklarında çok daha fazla gelişim kaydettiklerini gösterdi. Balıkta bulunan omega-3 gibi faydalı yağlar süte karışıyor. Anne sütü beyni geliştiren maddeler içeriyor.

Tuvalet Eğitimi

Tuvalet eğitimi uyanık ve uyur durumlarda barsak ve idrar kontrolünün kazanılmasıdır. Bu işlevlerin kazanıldığı yaşlar farklı kültürlerin yanı sıra aynı kültürlerde de farklılıklar gösterir.
Tuvalet eğitimine başlama zamanına;
- Saatler süren kuru dönemleri
- Oturağa ilgi duyulması
- Islak ve kirli olunca altının değiştirilmesi isteği
- Basit emir dizilerini yerine getirebilme yeteneği gibi sinyallere dayanılarak karar verilmelidir.

Tuvalet eğitimine çocuk fizyolojik ve ruhsal açıdan hazır olmadan başlandığında ya da aşırı baskıcı, esnekliğe, eğitimin başlangıcındaki küçük kaçırmalara bile izin vermenin bir tuvalet eğitimi ile çocuk ele alındığında; bu dönemde aşırı baskı ve denetim sonucu tuvalet eğitimi kazanılsa bile çocuk daha sonraki yaşlarda herhangi bir stres etmeni ile karşılaştığında çiş ya da kaka kaçırma belirtileri ile birlikte tuvalet eğitimi dönemi içinde çözümlenmemiş olan süreç yeniden gündeme gelir.

Bu dönemde doğası gereği aşırı direnen, tutturan çocuğun inadına inatla karşılık vermek, inadının üstüne gitme korkutmak geçersizdir ve olumsuz sonuçlar verecektir. Tutturduğunda dikkatini başka alanlara çekmek farklı seçenekler sunmak uygun bir tutum olabilir. Tuvalet eğimi verirken sabırlı, ufak aksamalarda abartılı, titiz bir kaygılıkla tepki vermeyen, eğitimi oyunla veren ancak kararlı bir ana baba tutumunun çok yarar sağlayacağı bilinmelidir. Çocuğun çiş ya da kakasının gelmiş olacağının varsayıldığı saatlerde tuvalete götürmek, bu işlemi uygun ve belirli aralıklarda yinelemek ve haber verdiğinde ödüllendirmek yeterli olacaktır.

 Tuvalet eğitimini genel ilkeleri :

- Oturakta başarı gösterilmediğinde ve oturak dışı kazalarda kızmak ve ceza vermek genellikle olumsuz etki yaratır ve uygun değildir.
- Çocuk oturağa oturmamak konusunda inat ettiğinde ayağa kalkmasına izin verin ve yemekten sonra tekrar deneyin.
- Direnç süre giderse eğitime birkaç hafta ara verin.
- Şiddetli tartışmalardan kaçınılmalıdır. Bu uzun süren dışkı kaçırma, gece işemelerine ve/veya annebaba – çocuk ilişkilerinin gerginleşmesine yol açabilir.  Bir bebekle girişilen çatışmanın kazanılması neredeyse her zaman olanaksızdır ve erişkinin isteğinin dayatılması çocuğun gelişimini etkileyebilir ve utanç ile kuşku duygularını arttırabilir.
- Başarılı tuvalet eğitiminin anahtarı çocuğun bunu kendi başarısı olarak görmesinin sağlandığı yaklaşımdır.
- Gündüz eğitiminin yararlı olabileceği yaş çocuğun bireysel özelliklerine göre değişir. Çocuğun dışkılama saatlerinin öngörülebilmesi; çocuğun dışkılamayı önceden hissetme ve tuvalette gerçekleştirilen eylemleri anlayabilme yeteneği ( tuvalete zamanında gitme, soyunma, oturağa oturma, dışkılama, yıkanma, kurulanma ve tekrar giyinme) ve çocuğun tuvalet eğitimine karşı duyduğu ilgi.


 Tuvalet eğitimde yöntemler :

- Çocuk hazır olduğunun sinyallerini verdikten sonra oturakla tanıştırın.
- Çocuğu başlangıçta kısaca ve giysili olarak oturtun.
- Çocuğunuza tuvalette kolay indirilip kaldırılabilen giysiler giydirin.
- Tuvalette ne yapacağını çocuğunuza gösterin.
- Tuvaleti vurgulayan kelimeleri öğretin
- Çocuğu tuvalete siz götürün ve yanında oturun.
- Daha sonra çocuğu oturakta kilodu çıkarılmış olarak ve giderek artan sürelerde oturtun. (1 dk en fazla 10 dk)
- Tuvalet işlemini tekrar tekrar ve basitçe açıklayın ve oturağa ıslak veya kirli bezler koyarak vurgulayın.
- Eğer başarılı bir sonuç varsa onu övün, Çocuklar büyümüş olma kavramından hoşlanırlar. Sen büyüdün abla-abi oldun. Çünkü tuvaletini beze değil oturağına yaptın gibi.
- Eğer çocuk bu denemelerde tuvaletini yapamamışsa, sakin olun, kızgınlık belirtisi göstermeyin. Sen bebek misin gibi ifadelerden kaçının. Bir dahaki sefere yaparsın deyip konuyu kapatıp, tuvaletten çıkartın.
- Tuvaletini yapıncaya kadar burada oturacaksın tarzında zorlayıcılıktan kaçının.
Altına kaçırdığında öfke belirtisi göstermeyin. Hatta bu kazaların her zaman olabileceğini peşin peşin kabul edin.
- Tuvalet eğitimindeki başarısıyla sizin ona olan sevginiz arasında ilişki kurmayın. Çocuğa bunu algılatabilecek kelimelerden uzak durun.
- Tuvalette oturmaktan sıkılıyorsa yanınıza resimli bir kitap alın veya  yanında kalıp dinlemekten hoşlanacağı bazı hikayeler anlatın.
- Tuvaletini yaptıktan sonra ona doğru şekilde temizlenmeyi öğretin. Önceleri siz temizledikten sonra onun tekrar etmesini isteyebilirsiniz.
- Çocuğun dışkılama gereksinimini anlamaya çalışın (çocuğa göre ayarlı “ zamanlama yöntemi),  oturakta başarılı dışkılama için olumlu güçlendirme yapın (övgü, sarılma, yıldız çizelgesi, çıkartma y da tekrar tekrar verilebilen, yeterli motivasyon sağlayan başka ödüller)

Yukarıda belirttiğimiz yöntemler düzenli dışkılama alışkanlığı olan çocuklarda çok yararlı olur. Düzensiz dışkılama alışkanlığı olan çocukların eğitimine başlanmadan önce gereksinimlerini kendilerinin hissetmesinin beklenmesi gerekebilir. Gündüzleri kapsayan tam tuvalet eğitimin alınması uzun bir süreye yayılabilir. Başarı başlangıçta geçici de olabilir. Tuvalet eğitiminden uzun bir süre sonra da arasıra kaza olabileceği göz önünde tutulmalıdır

ÇOCUK VE MÜZİK

Müzik,kendini ifade etme becerisini,yaratıcılık zevkin ve estetik duygusunu geliştirir;ses ve dil gelişimi ile bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.
Çocukta müzik yeteneği doğuştan başlar.Doğumundan itibaren ses uyarıcısına tepki verir.Anne ve babasının ayak seslerini tanır.Ağlamalarla ve ses tonunu yükseltip alçaltarak mutluluğunu ve mutsuzluğunu ifade eder.
Bazı araştırmacılara göre; çocukların şarkı ve mırıldanmalarını dinleyerek,orijinal dans ve oyunlara uyma çabalarını izleyerek,müziğe karşı doğuştan duyarlı olduklarını gözleyebiliriz.Bu doğal yetenek evrenseldir ve her toplumun üyesi olan çocukta doğuştan vardır.Özetle bebekler, sesleri algılamada ve müzikal bir uyarana dikkat göstermede, şaşırtıcı bir şekilde yetişkinlerinkine benzer yeteneklere sahiptir.

3-6 ay arası bebekler,müziğin geldiği kaynağa doğru dönmeye ve bundan aldığı hazzı göstermeye başlar.
1 yaş çocuğu, hareketli bir müziğe, elleri ve sesleriyle katılmaya çalışır.Aynı müzik parçası tekrarlandığında, tanıyıp aynı hareketleri yapmayı ve aynı sesleri çıkarmayı öğrenir.yani birinci yıldaki en belirgin gelişme, müziği seslendirmedir.
2 yaş çocuğu, müziği dinlemeyi sever ve kendi hareketlerini müzikte var olan ritme uydurma çabasına gider.
3, 4, 5, yaşlarında çocukların, spontan hareketlerle tepki vermekten çok müziği, oturarak dinleme eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu özellik, okulöncesi çocuğuna dinleme ve sessiz kalma alışkanlığını da kazandırır.Çocukların, müziğe verdikleri tepkileri artan bir şekilde içselleştirmeleri ve bunu yaratıcı oyun ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkiler kurma (örneğin dans etme ) şeklinde, geniş bir bağlamda kullanmalarıyla okulöncesi dönemde müzik etkinliği zenginlik kazanır.
Okulöncesi dönem çocuğu için müzik ve dans, kendini ifade etme aracı olmanın ötesinde,onun sosyal gelişimi için de önemli bir etkinliktir.Çünkü çocuk, müzik eşliğinde arkadaşlarıyla daha kolay bir iletişim kurabilmektedir.
MÜZİK VE MÜZİK EĞİTİMİ ÇOCUĞA NE KAZANDIRIR ?
Müzik, öncelikle,şarkı ve tekerlemeler yoluyla okulöncesi dönemindeki çocuğun dil gelişimine katkıda bulunur.Bunun yanı sıra müzikal etkinlikler yoluyla çocuğun yaratıcılığını ortaya koymasına fırsat verir.
Müzik,zihinsel,motor,sosyal beceri ve yeteneklerin gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Müzik eğitiminin, okuma yeteneğine de katkıda bulunduğu açıkça görülmektedir.Yapılan araştırmalara göre ,akademik yılın başında ve sonunda okuma testine tabi tutulan ilk öğretim öğrencilerinden,müzik eğitimi alanların,almayanlara oranla daha iyi sonuçlar elde ettikleri görülmüştür.Yapılan pek çok testin sonucunda,notaları doğru seslendiren çocuklarda,harfleri doğru seslendirme oranının daha yüksek olduğu görülmüştür.Müzik eğitiminin olumlu etkisi,okumanın yanı sıra,öğrenme ve yaratıcılıkta da kendini göstermektedir.
Müzik;
Kendini ifade edebilme becerisinin ve yaratıcılık zevkini geliştirir.
Estetik duygusunu geliştirir.
Motor gelişimi ile ritmik gelişimini sağlar.
Ses ve dil gelişimine katkıda bulunur.
Bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.
Sosyal ve grup becerileri kazandırır.
Özetle müzik eğitiminin,okuma,soyut düşünme yetenekleri ve yaratıcılığı kapsayan bilişsel becerilerin gelişmesini desteklediğini,araştırma bulgularına dayanarak söyleyebiliriz.
ÇOCUĞUN MÜZİK İLGİSİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN ANA-BABA NE YAPABİLİR ?
Her şeyden önce çocuğun müzikle tanıştırmak üzere belirli bir program içinde hareket edilmelidir.Örneğin,evde zaman zaman televizyon yerine müzik dinlemek,farklı konserlere çocuğu da götürmek gibi.Uyku öncesi klasik müzikle uykuya geçişi sağlamak,uyumayı kolaylaştırdığı gibi,çocukta müzik ilgisinin gelişimini de sağlar.Ancak bütün bunları yaparken;çocuğu keşfetmek,hangi müzik türüne karşı daha fazla ilgi duyduğunu,müzik kulağı olup olmadığını belirlemek gerekir.
Bir zamanlar Edirnede ruh hastalıklarının tedavisinde kullanılan müzik,çocuğunda duygusal boşalımını,rahatlamasını sağlayarak,gerginliğini azaltırken, tedavi edici işlevini yerine getirmektedir.
Bu nedenle, anne-baba bir yandan model olmalı ve çocuğu müziğe özendirmeli,öte yandan da onu, ilgisi doğrultusunda yönlendirmeye çalışmalı ve ilgi duyduğu bir müzik aletini çalması yolunda yüreklendirmelidir.